2. Daniel, Kral Koreş'in en yakın dostlarından biriydi. Kral
danışmanları arasında en çok Daniel'e güveniyordu.
3. Babilliler'in Bel adında bir putları vardı. Halk, Bel'e her gün
on iki ölçek saf un, kırk koyun ve elli galon şarap vermek zorunluluğundaydı.
4. Kral Koreş Bel'in bir tanrı olduğuna inanıyor, her gün ona
tapınıyordu. Ama Daniel kendi Tanrısı'na tapıyordu.
5. Bir gün kral Daniel'e, "Niçin Bel'e tapınmıyorsun?"
diye sordu. Daniel, "İnsan elinin eseri olan tanrılara tapınmam"
diye yanıt verdi, "Ben ancak yaşayan Tanrı'ya taparım. O gökyüzüyle
yeryüzünü yarattı ve bütün insanların Rabbi'dir."
6. Kral, "Tanrımız Bel'in gerçekten yaşadığına inanmıyor
musun?" diye sordu, "Her gün ne denli yiyip içtiğini görmüyor
musun?"
7. Daniel gülerek şöyle yanıtladı: "Aldanmayın, ey kralım! Bel
adını verdiğiniz bu tanrı, bronzla kaplı kilden oluşmuştur. Hiç bir zaman
yiyip içmemiştir."
8. Bunun üzerine kral öfkelendi, Bel'in yetmiş kâhinini çağırttı.
Onlara şöyle dedi: "Sizi uyarıyorum, Bel'e sunulan yiyecekleri onun
yediğini bana göstermezseniz ölüme mahkûm edileceksiniz.
9. Bel'in yediğini kanıtlarsanız, Bel'in bir tanrı olmadığını söyleyen
Daniel'i ölüme mahkûm ettireceğim."Daniel bu öneriyi kabul etti.
10. Ardından
kralla birlikte Bel'in tapınağına gittiler. Orada, karılarından ve
çocuklarından başka Bel'in yetmiş kâhini vardı.
11. Bel kâhinleri
krala şöyle dediler: "Efendimiz, biz dışarı çıkıyoruz, siz masayı
yiyeceklerle ve şarapla donatın. İşiniz bitince kapıyı arkanızdan kilitleyin,
krallık mührü ile mühürleyin.
12. Sabahleyin
geri döndüğünüzde Bel'in her şeyi yediğini görmezseniz bizi ölümle cezalandırabilirsiniz.
Ama her şey yendiyse, bize karşı düzmece suçlamalar yapan Daniel
ölecektir."
13. Kâhinler
olanlara aldırış etmiyordu, çünkü tapınaktaki bir masanın altına gizli bir kapı
yapmışlardı. Böylece her gece içeriye girip sunulan yiyecekleri
yiyebiliyorlardı.
14. Kâhinler
gittikten sonra, kral Bel için yiyecekleri hazırladı. Ardından Daniel kül
getirmelerini ve bu külü tapınağın döşemesine serpmelerini hizmetçilerine
buyurdu. Bu işi yaparken onları kraldan başkası görmedi. Sonra hepsi dışarı
çıktı, kapıyı kilitlediler. Kralın mührüyle de kapıyı mühürleyip gittiler.
15. Her zamanki
gibi o gece kâhinler eşleri ve çocuklarıyla birlikte gizli kapıdan tapınağa
girdiler, tüm yiyecekleri bitirip şarabı içtiler.
16. Ertesi sabah
erkenden kral ve Daniel tapınağa gitti.
17. Kral,
"Mühür açılmış mı, Daniel?" diye sordu. Daniel, "Hayır,
efendim, mühür açılmamış" diye yanıtladı.
18. Kapı açılır
açılmaz kral boş masayı gördü, bağırdı: "Ey Bel! Sen büyüksün. Sen gerçekten
bir tanrısın."
19. Ama Daniel
gülmeye başladı ve krala şöyle dedi: "Tapınağa girmeden önce döşemeye
bakın ve orada kimin ayak izlerini gördüğünüzü söyleyin."
20. "Erkeklerin,
kadınların ve çocukların ayak izlerini görüyorum" diyen kral
21. öyle
öfkelendi ki, kâhinlerle ailelerini tutuklatıp yanına getirtti. Masaya konan
yiyecekleri yemek için her gece hangi gizli kapılardan içeri girdiklerini krala
gösterdiler.
22. Böylece kral
kâhinleri ölüme mahkûm etti, Bel'i de Daniel'e verdi. Daniel putu yok etti,
tapınağını da yerle bir etti.
23. Babilliler'in
tapındıkları büyük bir ejderha vardı.
24. Bir gün kral
Daniel'e şöyle dedi: "Bu tanrının canlı olmadığını söyleyemezsin. Bu durumda
ona tapın!"
25. Daniel,
"Ben Rab'be taparım" dedi, "Eşi olmayan, yaşayan Tanrı O'dur.
26. Efendim izin
verirse, sizin ejderhanızı öldüreceğim. Bu işi yaparken kılıç ya da sopa
kullanmayacağım." Kral, "Sana izin veriyorum" diye yanıtladı.
27. Ardından
Daniel biraz katran, biraz yağ ve bir kaç tüy alıp tümünü bir arada kaynattı.
Bunlarla çörekler yapıp ejderhaya yedirdi. Bunları yiyen ejderha şişti ve
çatlayıp yarıldı. Sonra Daniel şöyle dedi: "İşte siz Babilliler'in
tapındığı bundan ibarettir."
28. Olup
bitenleri öğrenince, Babil halkı öfkeyle krala baş kaldırdı. Şöyle bağırdılar:
"Kral Yahudi oldu. İlk önce Bel'i yok edip kâhinleri öldürttü, şimdi de
ejderhamızı öldürdü."
29. Ardından
krala gittiler, Daniel'in kendilerine teslim edilmesini istediler. Kralı,
"Dileğimizi reddedersen, seni ve aileni öldüreceğiz" diye uyardılar.
30. Ciddi
olduklarını gören kral Daniel'i onlara vermek zorunda kaldı.
31. Erkekler
Daniel'i aslanların bulunduğu bir çukura attılar ve altı gün orada
bıraktılar.
32. Çukurda yedi
aslan vardı ve her gün kendilerine yiyecek olarak iki insan, iki koyun
verilirdi. Ama altı gün boyunca kendilerine hiç yiyecek verilmedi, böylece
kuşkusuz Daniel'i yiyeceklerdi.
33. O günlerde
Peygamber Habakkuk Yahuda ülkesindeydi. Türlü pişirmişti ve içine ekmek
doğramıştı. Tarlada ekinleri biçenlere bir kap yemek götürürken,
34. Rab'bin
meleği kendisiyle konuştu: "Taşıdığın yemeği Ba bil'de aslanlar
çukurunda bulunan Daniel'e götür."
35. Habakkuk,
"Efendim, Babil'e hiç gitmedim, aslanlar çukurunun da nerede olduğunu bilmiyorum"
diye yanıtladı.
36. Ardından melek
peygamberi saçlarından yakaladı ve rüzgâr gibi çabucak Babil'e götürdü. Onu
aslanlar çukurunun yanına bıraktı.
37. Habakkuk,
"Daniel! Daniel! Tanrı sana yiyecek gönderdi. Gel de al" diye
bağırdı.
38. Habakkuk'un
sesini duyunca Daniel şöyle dua etti: "Tanrım, beni anımsadın, seni
sevenleri asla terketmezsin."
39. Sonra Daniel
ayağa kalktı, yemeği yedi. Tanrı'nın meleği Habakkuk'u çabucak evine götürdü.
40. Daniel'in
aslanlara atılmasından yedi gün sonra kral, onun için yas tutmak amacıyla
çukura gitti. Oraya gidip çukura bakınca bir de ne görsün, Daniel çukurda
oturuyordu.
41. Kral,
"Ey Rab, Daniel'in Tanrısı, sen ne denli ulusun. Senden başka Tanrı
yoktur" diye bağırdı.
42. Ardından kral
Daniel'i çukurdan çıkarttı ve Daniel'i öldürmeye kalkışan kişileri çukura
attırdı. Bir yandan kral bakarken, öte yandan aslanlar bu kişileri çarçabuk
yediler.